11 Mayıs 2013 Cumartesi

YUDOSK(Yeni Ufuklar Doğa Sporları Kulübü Derneği)




        
http://www.yudosk.org
Ben bir doğa severim ve fırsat buldukça, trekking, kamp ve tırmanış yapmaya çalışıyorum. Outdoor aktivitelerini seviyorum, heyecanlı oluyor, çok eğlenceli oluyor. En önemlisi; enerji var.
Özellikle bu tür aktiviteleri yaptıktan sonra; bütün hayatını kafelerde, sinemalarda, alışveriş merkezinde geçiren insanları anlamamaya başladım çünkü hayatın orada olduğunu düşünmüyorum ve kendimde kapalı alan sevmiyorum ama bence insanlar, çok tembelleşti ve korkak oldular. Yeni bir şey denemeye çekiniyorlar ve sonucunun iyi yada kötü olması, fark etmez. Risk almıyorlar.
Ben onlardan olmak istemiyorum. Bunun için aktivitleri yapabileceğim bir yer aramaya başladım ve YUDOSK'u buldum ve istediğim zaman onlara katılıp, yeni yerler keşfedebiliyorum, gezebiliyorum. YUDOSK, kendi içinde, yürüyüş yapmak isteyen bir grup insanın bir araya gelmesiyle sesini birkaç yılda duyurmuş bir kulüp ve şuanda 2000'den fazla üyeleri bulunmakta ve daha da artıyor. Son 1 yada 2 yılda, insanların doğa aktivitelerine daha fazla ilgili olduğunu gördüm ve bu kişiler ya kendince yada bir kulüple bu tür aktiviteleri yapıyorlar. Bu imkanları en iyi YUDOSK ve türevleri kulüpler sağlıyor ama benim favorim YUDOSK. Kendileri çok iyi organize olabilmiş, tamamiyle kafa dengi insanların buluştuğu ve sadece outdoor aktivitelerle kalmayıp; dans, fotoğraf kursları, yemekler, eğlenceler, ada gezmeleri vs.. yapan bir ekip. Kısaca her şey mevcut ve çok eğlenceliler. Artık insanların böyle imkanları var.  Bu aktiviteler için ödediğiniz tek ücret, kendi yiyeceğiniz ve ulaşımınızdır.

Her akitivite, farklı kategorilerde sıralanıyor.İstediğinizi seçersiniz. Tabiki amaç; herkesi doğaya kazandırmak ama sırf eğlenceye gelinen aktivitelerde yapsanız, gene yürüyüşü deneyeceksiniz çünkü herkes size anlatacak. Kıskanıcaksınız.

Yürüyüşler, zorluk derecelerine göre ayrılıyor. Kolay rotadan başlarsınız, zora doğru ilerlersiniz. Amaç zaten, hem aktivite yapmak, eğlenmek ve yeni yerler görmek. Zaten o kulübe girdiğinizde, yeni insanlar tanıyorsunuz ve bir bakmışsınız, her hafta aktivitelerde adınız yazıyor. Dikkati çekmek istiyorum ki; YUDOSK üyeleri, benden azcık yaşlılar. Ben 24 yaşındayım, genç ve çevik olmam lazım ama inanın o kulüpte, bana taş çıkartacak çok insan var. Çok sportifler, yorulmuyorlar. Ben kendimden utandım. Bir de, neyi merak ettiğimi sorarsanız, bu insanlar çalışıyor mu? Çünkü  vakitlerini o kadar güzel harcıyorlar ki, ben çalıştıklarına inanmıyorum. Önce yorgun olmaları lazım, sonra aktiviteye enerji bulmaları lazım. Ben şuan da çalışan bir insan olarak ve bir aktivite yapmaya zaman ve enerji bulamayarak, asosyal bir çalışan olacağımdan korkuyorum ve tabi ki YUDOSK insanlarını kıskanıyorum.

Yürüyüş diyorduk... Yürüyüşler eğlenceli çünkü önce bir manzara görüyorsunuz, sonra oturup keyfini çıkartabiliyorsunuz veya çok neşeli bir ekip oldukları için, 2 dakika sonra halay çekebiliyorsunuz. YUDOSK, bir kafa dinleme yeri. Herkes, keyif için burada. Ben, yorulmayı seviyorum, taze oksijen aldığımı biliyorum ve yorulduktan sonra beslenmeye ve sıcak bir bardak çay içmeye bayılıyorum. Bir kere; çilek getirmiştim kavanozda. O yükü taşıdım ama gölün başında onu yediğimde, tamam dedim. Şuanda krallar gibi yaşıyorum. Benim gibi düşünenleri davet etmek için, YUDOSK'u anlatıyorum. Yoksa bana para vermiyorlar, reklam için ama belki Oğuz abiyle bunu bir konuşurum. :)
               


Yürüyüş yaparken, bir meyva ağacına takılmaya ve onu sömürmeye bayılıyorum. Bir meyveyi dalından yemek kadar güzel bir şey yok. Yandaki ağaç kuşburnu ağacı. Düşünün 50 kişinin, bir meyve ağacına saldırdığı anı ama olay o meyveyi hayatlarında hiç yemediler gibi değil, sadece böylesi daha zevkli ve daha taze. Birde sizin yorgunluktan aç olma durumunuz var tabi.. Alt köşede gördüğünüz üzere, bir meyve ağacına, dört kişi çullanmış durumda.



Tanıdığım herkese, YUDOSK'dan bahsediyorum ama artık o kadar fazla üye olacak ki, aktivitelere yer kalmayacak. Şuanda da YUDOSK'un basic dağcılık eğtimine katıldım ve sevgili Faik abimiz, bize normal şartlarda da yardımcı olabilecek bir sürü bilgi veriyor, yani bunları öğrenmek için dağcı olmaya gerek yok. Hayatı kolaylaştıran bilgiler. İnanın hepiniz nefes alan, rahatlatan kıyafetler, ayakkabılar yada pantolonlar giymek istersiniz. İlk trekkingimi, sanırsam 50 kişilik bir ekiple yaptım ve herkes o kadar neşeliydi ki, çok eğlenceli bir aktiviteydi. Hayatımda ilk kez, 18 km yürümüştüm. Dalağım şişmişti ama sıkıntı yok :)

Terkos Gölü trekkingde
Bir de bahsedilmesi gereken bir kişi var bence. Oğuz abi, YUDOSK'un başkanı ve kendisi çok eğlenceli ve sportif bir insan. Onunla artık aktivitelerde fazla denk gelemiyorum ama kendisi olabildiğince yardımcı oluyor ve düz yolda giderken, "Niye buradan gidiyoruz? Girin ormanın içine." diye böbürlenen biri ama YUDOSK'a gidiyorsanız, Oğuz abiyle tanışın. Eğlencelidir.



Umarım; YUDOSK'da görüşürüz.


Bahar Festivalleri...

                                 

    Bahar festivalleri, her öğrencinin dönem içinde kafasında büyüterek beklediği eğlencedir ama  o da biliyordur ki; hiçbir zaman çok fazla eğlenmeyecek çünkü bahar festivalleri beklenildiğinden çok düşük eğlence vermekte. En azından bizim okulda öyle, bu yazı daha çok Yeditepe üniversitesine itafen yazılmıştır.


   Bütün üniversitelerin, bahar festivallerinde bir şeyler eksik ve ben doyumsuz eğlence istiyorum. Öncelikle bütün hafta çimlerde takılmak isterken, arka binada ısrarla ders işlemek isteyen hocalarımızın çabasını anlamıyorum. Dönemlik program hazırlanırken, hepsinin festival haftasını düşünmesini ve o haftayı serbest bırakacak şekilde bir program hazırlamalarını istiyorum çünkü zaten o ders işlenirken, arkadan gelen o yoğun ve rahatsız edici müzik, keyfini çıkartamıyorsanız bir şeyle ilgilenmenizide  engelliyordur. Özellikle bunlar derslerse... Ne yazık ki; Türkiye'de hiç kimsenin bu festivalleri umursamadığını ve ilgilendiğini sanmıyorum. Mesela, festival konserleri neden parayla? Niye bize hediye etmiyorsunuz? Öğrenciler, derslerden vakit kazanmaya çalışırken birde bilet fiyatlarını düşünüyor. Neyse...

   Bir nokta daha var ki, festivalde, sanatçıların kendi müziklerini gösterme çabalarını anlamıyorum. Tamam, seni biz çağırdık ama dans edeceğiz, dans etmek varken duygusal parça çalıp, neden milleti abuk subuk moda sokuyorsun? Birisi sevgilisinden ayrılmış mesela, oturuyor ağlıyor. Festival demek, göbek atmak demektir. En ummadık insana bile, göbek attırabilen festival başarılı festivaldir. Faho isimli bir arkadaşım var, yani biz ona öyle diyoruz. Kendisini hiçbir festivalde dans ederken görmedim, sadece sallandığını gördüm ama bu son festivalde, mezun oluyorum diye midir bilmem, o kadar çok kıvırdı ki, dedim sen 4 senedir neredesin? İşte bu festival ruhu.


    Sonra ben çimlerde,arkadaşlarımla bir şeyler oynamaya, dans etmeye bayılıyorum. Böyle oyuncaklar olsun yetişkinler için, herkes bir şeyler yapsın. Hoplasın, zıplasın. Her sene gelen bir boğamız var ve ne zaman görsem üstü boş. Yılda birkaç insan binecek diye... İstenilen ilgiyi boğamız alamıyor. Sevdiğim bir oyuncak vardı ki, her sene fırsat bulup bineceğim diyorum ama bu sene gelmedi. Bu da son festivalimdi.

  
   Yiyecekler önemlidir, festivalde uzun zamandır görmediğin bir sandviçi, onu sevmesen bile yemek istersin çünkü o orada, "alın beni" diye bekliyor. Para koparmaya çalışan okulumuzun yiyecekleri hiçbir zaman başarılı olmadı bence. Aksine pahalı da oldu. Dondurma isteklerimden biri mesela ama kaliteli olsun, meşhur olsun mesela. Yaşar ustanın dondurmasından olsun. Macun vardı ve çok güzeldi. Eski zamana ait bir yiyeceğin kaybolma tehlikesi beni üzüyor ve dünü saymazsak en son 2 sene önce falan yedim herhalde yada daha fazla. Birde, niye sadece konser alanına girenler yiyebiliyor? "Biletiniz yoksa, yiyemezsiniz." Yeditepe, festivali öğrencilere bedava yapsa, yemekten aynı parayı çıkarabilir.


   Haftaiçleri, sinema gecemiz var ama tabi ki gene kötü ve başarısız. Öncelikle ses sistemi lazım. Minderlerin fazla olmasına ihtiyacımız var ve lights off please. Siz hiç ışıklı sinema gördünüz mü? Tabi oranın konsepti farklı olabilir, film bahane, muhabbet   şahane diyerek film yalan oluyor. Ne diyeyim, sinema gecesiyle ilgili düzenlemeler yapılırsa, iyi olursa izlerim filmi ama onun dışında bende muhabbete yada kart oynayan arkadaşlarımı izlemeye geliyorum. 

   En önemli şikayetim, insanlar. Her şeyi hunharca kırıp, yere atan ve ortalığın berbat olmasını sağlayan gençlik. Azıcık merhamet şu ortalığı temizleyenlere. Şişeleri bir poşete koymak ya da çöpe atmak ne kadar zor. Belki de festival zamanında, her 3 adıma bir çöp koyulmalı ki insanların atacak yerleri olsun. Tabi ki, öğrencilerimizin içme yerlerinin okulun dışı olmasının sebebi de var ve nedeni; gene okulun pahalılığı. Pahalı içki, kalitesiz eğlence. Festival istiyorum;her şey serbest olsun,festival istiyorum, insanlar cam şişelerini kırıp atmasın. Bu kaçınılmaz bir şey biliyorum ama bir çözüm bulmak zor olmasa gerek.

     Gene de, insanın sene içinde bahar festivallerini yaşaması güzeldir. Hiç yokta iyidir. Böbürlenmeye gerek yok çünkü kimse sallamıyor. Her şeye rağmen, festivalleri seviyorum çünkü arkadaşlarımla buluşmak için bir bahane ama ikinci sene Kenan Doğulu'nun konserinde, 20 kişi halay çektiğimizi hiç unutamam. Dipnot: "Güzeller içinden" şarkısını söylüyordu. Hatırlamak gerek ki; festival arkadaşların varsa güzeldir.