BÜYÜK GÖL |
Yedigöller, Boluluların doğayla buluştuğu bir yer. İçinde yüzyıllık ağaçları barındıran çok güzel bir orman. Küçükken gitme fırsatına sahip olmuş olsam da, büyüyünce daha çok farkına vardım. İlk kafa kampımı orada yaptım. İlk gördüğüm an, o kadar yeşil, taze bir görüntü var ki; insanın içi ısınıyor ve hafif bir yağmurla çıkan taze toprak kokusu, havanın soğukluğu bir içinize çekiyorsunuz. Kampımızı kurduktan sonra, karnımızı doyurmaya karar verdik sonunda. O ortamda, bir sürü işle ilgilenirken çok acıkıyorsunuz ve yemeğiniz o kadar lezzetli oluyor ki sanki daha iyisini hiç yemediniz. Ormanda, ateşin başında kamp yapmaya geldiyseniz, keyif yapmak da bir o kadar farklı oluyor. Benim kendi nargilesini getirip, hiç üşenmeden onu hazırlayan bir arkadaşım var ama onun aldığı keyifte ayrı bir heyecan.
Su yollarından yürümek |
Geceleri, uyku tulumunuz ve mat olduğu sürece soğuğu hissetmiyorsunuz. Küçük bir bilgi vermek gerekirsek, uyku tulumunda üşümemek için, içlikle girmek gerekiyor yoksa tulumunuz, sizi ısıtmaya çalıştığı kadar kıyafetlerinizi de ısıtmaya çalışacaktır. Bu arada, bu hikayenin komik tarafı bizim o akşam uyku tulumunda kalamamızdır çünkü başka bir arkadaşımız, çadırın pollerini unuttuğu için gecemizi arabada geçirmek zorunda kaldık ama sanki evimdeymişim gibi rahattım. Ertesi sabah, bir dünya güzeli aktivitemiz de sabah kahvaltısı. Göle yada yeşil bir ormana karşı, keyifli bir kahvaltı ve demlenmiş bir çay, hiçbir şeye değişmem ve herkesin bunun hayalini kurduğunu da biliyorum. O gün,vaktimizi iyi değerlendirebildik ve uzun bir geziye çıktık. Bahsetmeden duramayacağım, "risk" kelimesinin bizim için bir anlamı var. Yaşadığımızı hissettiren bir kelime. Onunla macera arıyoruz ve yaşıyoruz. Olmadık yerlerden yürüyor, atlıyoruz, zıplıyoruz. Ekstrem olayları
seviyoruz.
O günün diğer keyfi, çayımızı ve aburcuburlarımızı alıp, Nazlı gölün başına gitmekti ve sular o kadar çok çekilmişti ki; gölün ortasında oturuyorduk. Hafif bir soğukluk ve yağmurda vardı ama her şey eğlenceli. Kamp alanına, araba yolunu takip ederek devam ettik ve komik sürprizlerle karşılaşıyorsunuz. Tabelalar veya enteresan köprüler gibi...
Gezimizi tamamladıktan sonra, eşyalarımızı toplayıp İstanbul'a dönüş yapacağız ama önce bir sucuk ekmek keyfi yapmadan olmaz. Toplandıktan sonra malesef evimize dönmek için yola çıkacaktık ama Yedigöller, bize son şakasını da yaptı ve akümüz bitti. Eğer şanslı olmasaydık, altımızdaki arabanın aynı markasını bulamazdık. Yedigöller'de bizi bir gün daha ağırlayabilirdi. Bu tecrübe için arkadaşlarıma teşekkür ederim. Yaşadığım en eğlenceli deneyimlerden biriydi ve Yedigöller'in güzelliğini bu şekilde yaşayabilmek de ayrı bir tecrübe.
Dilek Çeşmesi |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder